Potemkin
11/06/2015
Bermuda Şeytan Üçgeni (Bölüm 1)
30/05/2019
Hepsini Göster

Moneyfesto

David Fincher’ın 1999 tarihli başyapıtı Dövüş Kulübü filminde Tyler Durden’ın da dediği gibi “Bizim neslimiz Büyük Depresyon’u ya da Büyük Savaş’ı yaşamadı. Bizim savaşımız ruhsal bir savaş. Bizim depresyonumuz kendi hayatlarımız…”

Tyler Durden pek tabii ki bu anarko sosyalist hezeyanlarını sıralarken 2008 yılında gerçekleşecek olan küresel finansal krizden habersizdi. Bu kriz, kapitalist sistemin tarihinde yaşadığı ilk küresel krizdir. Buna benzer bir kriz, Büyük Buhran adıyla 1929 yılında yaşanmışsa da yapılan küresel tanımlaması o zamanın dünyasında piyasa ekonomisi uygulanmadığı ve sistem dışında kaldığı için krizden bu kadar etkilemeyen ülkelerin varlığı nedeniyle doğru sayılmaz.

Hollandalı spekülatörlerin lale soğanlarını kendilerini zengin etmek için kullandığı 1637’den beri finansal yıkımlar gözlemlenmektedir. Büyük Kriz’den sonra gelen Büyük Bunalım sonucunda 1933 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde gayri safi milli hasıla 1929 yılındakinin neredeyse üçte biri daha azdı ve 1937’ye kadar üretim hacmi 1929’deki seviyelere ulaşamadı.

Kronik bir rahatsızlığı olduğu aşikar olan kapitalist üretim tarzının antitezi olarakta neo-klasik ve neo-keynesyen gibi modifiye sürümleri dışında dışında üretilebilen tek elle tutulur panzehir olan Marksist İktisat Teorisi Eski Avrupa’nın tüm güçleri tarafından bir hayalet olarak addedilmiştir. Varolan toplum tarihi sınıf mücadelelerinin tarihi olduğu gibi iktisat tarihi de üretim şekilleri ve üretilen malların ticareti sonucu varlık edinme mücadelesinin tarihidir.

Bu tarihi bilgi kırıntıları ışığında; Komünizmin bir pop yıldızı kadar kartonlaşmış figürü Che Guevara’nın doğum yeri Arjantin moratoryum ilan ettiğinden beri IMF’in çalışkan öğrencisi olarak kişi başına düşen yüksek gelir ve düşük enflasyon oranıyla ironik bir pazar konumundadır.

Gelişmiş ülkeler 1960’larda ve 1970’lerde daha hızlı büyümelerine imkan tanıyan uygun politikaların gelişmekte olan ülkeler tarafından benimsenmesine ve o dönemki kurumların gelişmekte olan ülkelerde inşa edilmesine izin vermediği için bu Latin Amerika pazarı günümüzde 581 milyonu aşkın nüfusu, 4.4 trilyon dolara yaklaşan ekonomisi ve 1.8 trilyon dolara yakın dış ticaret hacmi ile büyük bir potansiyel.

Çok uluslu şirketlerin gelişmekte olan ülkelerde yaptıkları yatırımlar ise o ülkelerin zeki çocukları ve genç finans yuppie’leri sayesinde birer doğrudan yatırım olmaktan çok bir hülle ekonomisi yaratmaktadır.
Toparlamak gerekirse gelinen noktada asıl sorun likidite sıkışması, atıl kapasite ve talep eksikliğinden çok düşünsel acizliktir. Ekonomi literatürü kapitalist sisteme yeni bir antitez üretemezken derinlik kisvesi altında üretilen finansal enstrümanlar ve takip edilmek zorunda bırakılan finansal verilerle fikir üretme yetisine sahip bütün dimağlar kapitalist üretim tarzının sadık müritleri haline getirilmiştir.

Tyler Durden’ın da dediği gibi “kendini geliştirmek kendini tatmin etmektir, kendini yıkmak ise asıl soruların cevabıdır.”